Bir sporcu gerek hayal edip, gerek antrenman esnasında keşfettiği bir tekniği geliştirerek zamanla onu çok iyi (spesiyal) hale getirir. Hatta bazı branşlarda (mesela buz pateni) bu özel teknik yaratıcısı olan kişinin adıyla anılır. İnsanın icat yeteneği önce birebir başkalarına faydalı olurken, sonraları başka mucitleri de tetikler. Bu da değişimi, çok sesliliği ve zenginliği sürekli kılar. Tek olma ve tek kalma isteği, gelişimi engelleyebilecek bir düşüncedir. Ancak tüm bunların yanı sıra; “kıskançlık” kötü bir duygu da olsa, başkalarına zarar vermeyecek kadarı gelişimi müthiş tetikler. Bu da felsefi manada benim paradoksumdur…
Karate sporunu Milli Takım düzeyinde yıllarca yaptım ve çeşitli eğitmenlerle çalıştım. Bazı hocalar yetenek, sistematik ve hırslı çalışmalarından ötürü kendisini geçmiş öğrencisiyle daima gurur duyardı. Bazı öğrencileri eğitmenliğe soyunup kendi salonlarını açtıklarında, “onu ben yetiştirdim!” demek bu hocaların koltuklarını kabartırdı. Zaten nasıl olmasaydı ki. Daha genç, daha yetenekli, daha hızlı, daha teknik birileri her zaman çıkacaktı karşılarına. Çünkü kimse fizyolojik olarak en tepede sürekli kalamazdı…Bazı hocalar ise öğrencilerinin hep öğrenci kalmalarını istediler. Önceleri karşısına alıp patakladıkları talebeleri bir gün kendilerini geçtiklerinde, onlarla idman yapmaz oldular ve eşleşmek için kendilerine başka yeni yetmeleri seçtiler. Zaman zaman kendilerini pataklayan öğrencilerine de aferin deyip yüreklendirmek yerine de şöyle seslendiler: “Unutma! Bir hoca ölüm vuruşunu kendine saklar ve öğrencisine asla öğretmez!” Bu aslında ben seni istesem alt ederim ayağını dek al demek oluyordu. Oysa bunu yapabilmesi mümkün değil di. Neden mi? Yaş, yetenek, hız faktörleri sebebiyle. Spor veya dans gibi fiziksel etkinlik içeren konularda bu durum ne yazık ki değişemez. Bir gün muhakkak eskiriz…
Sporcu ya da dansçı olalım durum aynıdır. Bir şeyleri kendine sakladığını ifade eden insandan hayır gelmez. İnsan paylaştıkça büyür. Dünyaya bırakabileceğimiz bilgilerimiz olduğunu düşünüyorsak bunu hemen yapmalı.
Dans hayatına gireli birçok tango hocasından da farklı şeyler duydum. Bunlardan bir tanesi de “ölüm darbesi”ni andırıyordu. Şöyleydi: “Bir şey buldum moruk, şimdilik kimseye öğretmiyorum. Zamanı gelince sadece bir kişi ile paylaşacağım bunu”! Sevgili hocacım: Sen de zamanında Çin yapımı Karate, Kungfu filmlerini biraz fazla kaçırmış olabilirsin. Bizlerin “bunu ben buldum” dediği şeyleri, başka bir kıtada bir başkası çoktan bulmuş olabiliyor. Ya da başka biri başka bir isimle onu zaten yapıyor. Ya senden once o kişi bu fikri yayarsa? Ya bu gece ölürsen? İşte o zaman, senin tek bir kişiye öğreteceğin zaman hiç gelez haberin olsun.
Dans hayatına gireli birçok tango hocasından da farklı şeyler duydum. Bunlardan bir tanesi de “ölüm darbesi”ni andırıyordu. Şöyleydi: “Bir şey buldum moruk, şimdilik kimseye öğretmiyorum. Zamanı gelince sadece bir kişi ile paylaşacağım bunu”! Sevgili hocacım: Sen de zamanında Çin yapımı Karate, Kungfu filmlerini biraz fazla kaçırmış olabilirsin. Bizlerin “bunu ben buldum” dediği şeyleri, başka bir kıtada bir başkası çoktan bulmuş olabiliyor. Ya da başka biri başka bir isimle onu zaten yapıyor. Ya senden once o kişi bu fikri yayarsa? Ya bu gece ölürsen? İşte o zaman, senin tek bir kişiye öğreteceğin zaman hiç gelez haberin olsun.
Sporcu, özellikle uzakdoğu dövüş sanatları yapan sporcu olmanın önem ve avantajları saymakla bitmez. Ancak eğitmenimiz olumsuz bir model ise, kendi kendimizi aydınlatana kadar (belkide asla aydınlanamayabiliriz de) çevremize zarar, kendimize acı veririz. Örneğin aşağıda göreceğiniz videonun başında disiplin, saygı, düzen, özgüven, birbirini korumak, ekip olmak, korkusuzluk gibi özelliklere değiniliyor. Ama gelin görün ki tüm karateciler aynı şekilde davranmıyor…
İyi seyirler,
Bora Erdem
Bora Erdem
4 Ekim 2011
Leave a Reply